Kategori arşivi: Genel

NVMe (Non-Volatile-Memory-express) Nedir? | M.2 veya M2 Slotu Nedir?

Merhabalar. Bu yazımızda sizlerle yeni nesil SSD’ler üzerinde duracağız. SSD (Solid State Drive), katı durum diskleri olarak Türkçeye çevrilebilir. Böyle deyince de pek bir şey anlaşılmıyor doğrusu. Şöyle diyelim: Sabit (manyetik) disklerimizin yerini alan yeni nesil kalıcı depolama ünitesidir. Katı durum diski denmesinin sebebi de manyetik disklerin içerisindeki hareketli disk kafası mekanizması gibi bir mekanizmanın SSD’lerde olmayışıdır. SSD diskler denince akla gelen ilk iki şey hız ve performans olacaktır. SSD diske sahip bilgisayarlar hızlı açılma ve programları hızlıca yükleme veya çalıştırma gibi önemli özelliklere sahiptir. Bir tür RAM bellek teknolojisini içerisinde barındıran ancak RAM’lerden farklı olarak verileri kalıcı olarak saklayabilen bir bellek türüdür SSD. Sabit disklerdeki ortalama yazma hızı 150 MB/s iken SSD’lerde bu hız ortalama 500 MB/s civarındadır. Hal bu olunca maliyeti de yüksek oluyor. Tabi bu, SSD’lerin ilk zamanları için geçerli bir durumdu. Şimdi SSD’leri gün geçtikçe daha az maliyetle satın almak mümkün. Nedenini ise yazımızın devamında açıklayalım.

Klasik 2.5 inch’lik SSD’ler SATA ara yüzü (SATA SSD’ler) ile sisteme bağlanırken yeni nesil SSD’ler dediğimiz NVMe’lerde (Non-Volatile-Memory-express) sistem bağlantısı PCIexpress veri yolu ile gerçekleştirilmektedir. Bu sayede SATA SSD’lerdeki 500 Mb/s’lik yazma hızı NVMe SSD’lerde PCIe ara yüzü ile 3500 Mb/s’yi aşmaktadır. Yani temel fark bağlantı arayüzünden ve form faktöründen kaynaklanmaktadır. Bu bağlantı ara yüzü farkı ile 6 katlık bir hız farkı ortaya çıkmaktadır. SATA SSD’lere kıyasla da oldukça küçük bir ebattadırlar.

NVMe’ler, yeni nesil anakartlardaki M2 veya M.2 adı verilen slota takılmaktadır. NGFF (next generation form factor) olarak da bilinen M2 standardı, mSATA standardının yerini almıştır. M2, SSD’ler ve diğer aygıtların (WIFI adaptörü gibi) anakarta bağlanmasında kullanılan yeni nesil bir standarttır. Masaüstü bilgisayarlarda, laptoplarda ve tabletlerde kullanılmaktadır. Kullanımı da giderek yaygınlaşmaktadır. Çoğu modern masaüstü bilgisayarda 2 ya da 3 adet M2 slotu bulunmaktadır. M2 aygıtlar bağlantı arayüzü olarak SATA, PCIe veya USB veri yoluna sahiptirler. Ancak bu aygıtlar çoğunlukla SATA veya PCIe ara yüzlerini kullanmaktadırlar.

Günümüz SSD’lerinin üç ayrı form faktörü mevcuttur. İlki, SATA SSD olarak geçen 2.5 inch’lik SSD’dir. İkincisi M.2 slotuna takılan M2 SSD’dir. Sonuncusu ise PCIe Card SSD olarak bilinen SSD türüdür. Form faktörlerinin ilki SATA ara yüzünü kullanır ve maksimum veri yazma hızı 600 Mb/s’dir. NVMe SSD’lerde bu hız PCIe ile birlikte 3500 Mb/s’yi aşmaktadır. Kısacası NVMe’ler, SSD’lerin çok daha küçük ve hızlı versiyonlarıdır diyebiliriz. Bağlantı ara yüzü olarak M2 slotuna takıldığını ve PCIe veri yolu kullandığını söyleyebiliriz. Son olarak; NVMe’lerle birlikte SATA SSD’lerin fiyatlarında da düşüş yaşanacağı aşikardır.

Tamamen Ücretsiz Derslerle Fransızca Konuşmayı Öğrenin

learn-french-with-me

Merhabalar, geçtiğimiz yazımızda sizlere kariyer seçiminden ve kariyerimizin hayatımızdaki öneminden bahsetmiştim. Hatta bu konuda yazdığım yüksek lisans tezime ait materyalleri sizlerle paylaşmıştım. Umarım izlemişsinizdir 🙂 Eğer hala izlemediyseniz buraya tıklayarak izleyebilirsiniz. Bu yazımızda da kariyerimizi çok daha iyi bir noktaya taşımamıza olanak sağlayacak bir yöntemden dil öğreniminden bahsedeceğim. 1,5 milyardan fazla insanın konuştuğu İngilizce artık bir zorunluluk haline geldi ve kime sorsanız yabancı dili İngilizcedir muhakkak 😉 Siz farklı olmak ve farkınızı ortaya koymak istiyorsanız şayet Fransızca öğrenebilirsiniz mesela. En azından ben öyle yapayım dedim ve gerçekten Fransızca öğrenmeye karar verdim. Sizlere de kesinlikle tavsiye ederim.

Okullardaki klasik öğrenme yöntemlerini bir kenara bırakın ve bu noktada da alışılmışın dışına çıkın. İnteraktif videolar ile Fransızca’ya merhaba deyin. Profesyonellerin eşliğinde Fransızca dilini kolaylıkla öğrenin. Benim de son günlerde keşfettiğim bu kanalda Fransızca konuşmayı kolaylıkla öğrenebilirsiniz. Kanal açılalı henüz bir hafta olmuş. Bu bizim için sanılanın aksine kötü değil iyi şey aslında neden diyecek olursanız; eş zamanlı olarak yeni içerikleri takip edebilir ve bu süreçte kendinizi sürece adapte edebilirsiniz. Fransızca yazılışı itibariyle her ne kadar zor bir dil olsa da ben şimdiden ilk video ile tanışma diyaloglarını çok iyi bir şekilde öğrendiğimi düşünüyorum. Aslına bakarsanız bu konuda çok daha fazla şey söylemek mümkün. Bu konuda yazdığım bilimsel bir makalem de mevcut hatta. Makalenin ikincisi de yolda bu arada 😉 Ben daha fazla lafı uzatmadan sizlerle ilgili bağlantıyı aşağıda paylaşıyorum. Sizler de hiç vakit kaybetmeden başlayın bence:

Yararlı olması dileğiyle…

Tıkla ve izle: https://bit.ly/2znIluV

Mesleki Rehberlik, Mesleki Kariyer, Teori ve Uygulamalar

Meslek seçimi hayatımızdaki en önemli karar anlarımızdan bir tanesidir. Böylesine önemli bir kararı vermeden önce mesleğinizi nasıl ve neye göre seçmeniz gerektiğini hiç düşündünüz mü? Daha da önemlisi nasıl bir kişiliğe sahip olduğunuzu, mesleklerin özelliklerini, kişilik özellikleriniz ile seçmeyi düşündüğünüz mesleğin özelliklerinin uyumlu olup olmadığını hiç merak ettiniz mi? Hırslı, atılgan ve enerjik bir bireyin memurluk gibi masa başı bir işte başarılı olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Merak ettikleriniz ve çok daha fazlası bu kısa yazının akabinde sizlerle paylaşılan hem eğlenceli hem de öğretici videolarda. Bilimsel bir çalışmanın ürünü olan bu videolar olağanüstü bir emek ile hazırlanmıştır.

Mesleki rehberlik ve kariyer konularında en popüler teorilerden biri olan Holland’ın Kişilik Tipleri | Tipolojisi | Kuramı tüm detayları ile sizlere anlatılmaktadır. Bireyin kişilik özellikleri ile iş çevrelerinin birbirine olan uyumundan hareketle bireye en uygun mesleğin hangisi ya da hangileri olabileceği üzerinde durulmaktadır. Bu kapsamda iş çevreleri ile uyumlu olarak 50’ye yakın meslek grubunun tanıtımı da yapılmaktadır. Üzerinde pek çok bilimsel çalışma yürütülen bu teoriyi sizler de öğrenmek istemez misiniz? Yüksek Lisans tezim kapsamında çeşitli öğrenme öğretme yaklaşım ve teorileri ışığı altında profesyonel bir şekilde tasarladığım bu video materyaller sizlere ücretsiz olarak sunulmaktadır.

Yararlı olması dileğiyle…

Tıkla ve izle: https://bit.ly/2LOXNTZ

Bir hayalim var…

I have a dream

   Bir hayal kurarsınız, kimi zaman beraberinde kırıklıklarını da… Bir hayal kurarsınız; içinde güzel bir gelecek, güzel bir iş ve imanınızın yarısı olacak olan güzel bir eş… Öyle bir hayal kurarsınız ki anlatmaya kıyamayacağınız, sanki üçüncü bir şahsın öğrenmesinin hepsini yakıp yıkacağını düşünürsünüz. Çok da haksız sayılmazsınız aslında. Yaptığımız en büyük hatalardan biri de hayallerimizi gürültülü bir şekilde kurmamızdır bizim. Aynı gürültüyle yerle yeksan olacağını bile bile… Ne güzel söylemiş Hz. Ömer: “Ben derdimi ne dostuma söylerim ne de düşmanıma. Zira dostum üzülür, düşmanım sevinir. Beni en iyi Rabbim bilir.” diye. Hayaller de öyle işte… Çok fazla kişinin bilmesi, çok çabuk bitmesi demektir.

   Kimse inanmaz, inanmak istemez sizin o işi başarabileceğinize. Her önüne gelen taş koymak ister yolunuza, karşılaştığınız onca güçlük yetmiyormuş gibi. Sizden daha sabırsızdırlar ayrıca, bitmek bilmez ‘hâlâ’lı cümleleri vardır onların. Kimi zaman en uzağınızdakiler kimi zaman da burnunuzun dibindekiler. O yüzden bir hayalim var… Yıllar öncesinden kurduğum ve birileriyle paylaşmanın pişmanlığını yaşadığım. Ama olsun, gene de bir hayalim var. Ya hiç olmasaydı!.. Ne kadar ürkütücü değil mi? Korkmayın! Asıl ürkütücü olan bu değil çünkü. Asıl ürkütücü olan; hayalinize olan inançsızlığınız ve umudunuzu yitirmişliğinizdir. Her geçen günün, saatin, anın… umudunuzdan ve inancınızdan bir şeyler çalıp gitmesi. Bu durumun sizi üzmesi yetmiyormuş gibi başkalarını memnun etmesi… Fazlasıyla ürkütücü değil mi? Soruyorum şimdi sizlere. Ne için yaşıyorsunuz? Bir hayaliniz var mı? Yoksa sizin de hayatınız kimilerinin ki gibi inat olsun diye mi? İnadına mı yani her şey?.. Yapamadı demesinler, yaptım işte görün! diye mi? Yoksa siz gerçekten istediğiniz için mi? Durup bir düşünün; sonucunun sizi ne denli mutlu ya da mutsuz edeceğini. Çünkü sonra çok geç kalmış olabilirsiniz, iş işten geçmiş olabilir… Ve hakikaten birileri mutlu olabilir. Ama o kişi siz olmazsınız, bundan emin olun… O yüzden bir hayaliniz olsun. Gerekirse ‘sadece’ sizi mutlu edecek cinsten. Ve ne olur geç kalmayın. Çünkü yitip giden sizin hayatınız, benim hayatım ve bizlerin hayatı…

   Her ne kadar sistem bunu öngörmese de kendiniz için bir şeyler yapın. En azından yapmaya çalışın. Hayatınızın bir gayesi olsun. Ulaşabileceğiniz bir hedef… Ütopik şeylerden bahsetmiyorum. Gerçekleştirilebilecek olanlardan. Kim bilir belki de sizin için hakikaten ‘hayal’ olan şeylerdir sizi cezbeden. Bu yönünüzle ünlü bir mucit olabilirsiniz. İnanın bana 🙂 … Ve sadece düşünmeyin aynı zamanda uygulamaya geçirin. Ama şunu da hiçbir zaman unutmayın: Sizin sahip olduklarınız da başkalarının hayalleri olabilir. Kıymetini bilin!…

Her şey gönlünüzce olsun, Allah’a emanet olun. Bir sonraki denemede görüşmek üzere. Hoşçakalın…

Kadir YÜZEN / 11.03.2014 / 01:38

Yazmak ya da yazmamak, işte bütün mesele bu!

Yazmak Üzerine Yazmak

   Uzun zamandır yazmıyorum biliyorsunuz. En azından takip edenleriniz bilir. Aslında bunu da çok düşündüm: “Neden yazıyorum?”… Geçenlerde okuduğum bir araştırmanın sonuçları dikkatimi çekti ve bunu sizlerle de paylaşmak istedim. ‘Yazmak, beynin düşünme gücünü geliştiriyormuş’. Tamam, bu da bir artı olarak kabul edilebilir ama benim sorumun cevabı tam olarak bu değil. En azından beni bu konuda tatmin edebilecek yeterlikte değil. Biliyorum bir şeyler buna engel oluyor, yazmama. Yazıyorum, yazmıyorum değil ama her nedense beğenilme arzusu aklımın bir taraflarında hep duruyor. Engel olamıyorum. Halihazırda birkaç parça bir şeyler olmasına rağmen içimdeki ses bunların güzel olmadığını ve ilgi çekmeyeceğini söylüyor, ben de paylaşıp paylaşmama konusunda çekimser davranıyorum. Önceki denemelerime aldığım güzel yorumlar da bunda etkili olmuyor değil. İnsanların düşüncelerime değer vermesi ve izah ediş şeklimi beğenmesi hoşuma gidiyor aslında. Kimin gitmez ki? Bir dergi, gazete veya herhangi bir mecmuada yazıyor olsam çok da sağlıklı bir ürün verebilir miydim, merak ediyorum doğrusu. Ama yazmak zorunda olmam ve bunun bir karşılığının olması eminim buna engel olurdu. Aslında her konuda olduğu gibi bu konuda da ‘rahat olmalı’ insan. Galiba asıl cevabı biliyor gibiyim. Yazmak beni rahatlatıyor… Evet evet fazlasıyla hem de. Karşımdaki kişi ile konuşuyormuşçasına bir his veriyor çünkü bana. Gündelik hayatta utangaç ve çekimser bir kişiliğe sahip oluşum, yazın hayatında sosyalleştiriyor galiba beni. Siz de denemeli ve bir şeyler yazmalısınız. Eminim bu sizi de rahatlatacaktır. Ama bunu hiçbir karşılık beklemeden ve kaygı hali içerisinde bulunmadan yapmakta fayda var. Hem yazmak, içinizdeki bastırılmış çoğu duygunun dışa vurumudur. Belki de rahatlık hissi veren şey de budur. Diğer insanlardan da bir farkınız olsun hem canııımm 🙂 Herkes bir şeyler düşünür fakat çok azı bunu yazıya döker ve paylaşma ihtiyacı hisseder. Teşbihte hata olmazmış ama; galiba bu iş proje yazmak gibi bir şey. Projeler yazıp bir kenara koymayın, hayata geçirin…

   İtiraf etmek gerekirse bir bakıma yazamıyorum da denebilir. Her nedense bir türlü parçaları birleştiremiyorum. Hep bir şeyler eksik kalıyor. Ne bilim, belki de buna bendeki bazı şeylerin eksikliği sebep oluyordur. ‘Güzel şeyler yazabilmek için güzel şeyler yaşamak gerek’ tiğini düşünüyorum. Bu konuda yanılıyor da olabilirim. Nasıl bakarsanız öyle görürsünüz çünkü. Güzel düşün ki güzel olsun derler… Haklılar da. Yazmak mı? Yaşamak kadar zor olmasa gerek… Güzel şeyler yaşamaktan bahsediyorum. Meşhur bir söz vardır, bilirsiniz. “Hiç kimse duymak istemeyen kadar sağır, görmek istemeyen kadar da kör olamazmış” diye. Hakikaten de öyle. Eğer bir şeylere baktığınızda onda bir kusur ararsanız, mükemmel ve kusursuz dahi olsa mutlaka bir kusur bulursunuz. Veya bunun tam tersini yapıp kusursuzmuş gibi de görebilirsiniz. Duyma meselesi de aynı şekilde ve bu durum, olayın işimize gelip gelmediğine göre de değişkenlik gösterir. Ve bizler çoğu zaman işimize geldiği gibi yaparız, her şeyi!.. İşimize geldiği gibi severiz, işimize geldiği gibi değer verir veya önemseriz, işimize geldiği gibi yaparız veya yapmayız. İşimize geldiği gibi arar sorar veya hiç umursamayız, işimize gelmiyorsa da çeker gideriz… Neyi çözecekse sanki bu durum! Konunun dağıldığını hissediyorum, hemmen toparlayalım. Kısacası yazmak ya da yazmamak; bir şeyleri işimize geldiği ya da gelmediği gibi yapmanın bir başka ifadesi. Buraya nerden geldiğimizin de açıklaması 🙂 Mesele de bu ya; neyin işimize gelip gelmediği… Ama çoğu zaman vakit bulamıyorum, yazmak için. Okul, dersler gittikçe yoğunlaşır oldu. Birkaç satır karalamak için bile vakit bulamaz oldum inanın. Peki ya şimdi nasıl mı buldum? Cevabı çok basit; sıkıldım, özledim ve bir farklılık olsun istedim. Yazdım çizdim işte… Söylemek isteyip de söyleyemediğim onca şeyin yerine, bu seferlik de ‘yazmak üzerine’ yazdım. Mutsuzken yazmak nasıl oluyormuş diye görmek için yazdım; sırf mutluyken o anın kıymetini bileyim, tadını çıkarayım diye. Özlediğim için yazdım; vuslatın verdiği mutluluğu tadayım diye. Sevdiğim için yazdım; aslında sevmediklerim için kılımı bile kıpırdatmadığımı göreyim diye. Bencilleştiğim, kendi dünyamdan çıkamadığım için yazdım; başkalarının dünyasını da keşfedeyim diye. Görebiliyorum da zaten. Sizler de görebilirsiniz. Denemeyi okuduktan bir ay sonra tekrar kontrol edin. Yorum yapılmışsa şayet başka dünyaları sizler de benim gibi rahatlıkla görebilirsiniz. Son olarak yazmak için yazdım; okunacak bir şeyler olsun, okumanın kıymeti bilinsin diye. Aradığım güzelliği yorumlarda değil de belki kendi içimde bulabilirim, beğenilme duygusunu da bu şekilde yenebilirim diye…

   O yüzden, nasıl yazdığınızdan çok ne yazdığınızdır önemli olan. Okunabilecek bir şeyler bırakmışsanız şayet, ne âlâ… Göremediğimiz bir şeyi görmüşseniz, ona kendinizden bir şeyler katmışsanız eğer… En önemlisi; kendi dünyanızdan çıkıp başka gezegenleri keşfe çıkmışsanız, doğru yoldasınız demektir. Bu arada, bir sonraki denemeden de ipuçlarını verdik galiba son son 🙂 Haydi o zaman bitirelim… Mürekkebiniz bol olsun kıymetli okuyucularım…

Her şey gönlünüzce olsun, Allah’a emanet olun. Bir sonraki denemede görüşmek üzere. Hoşçakalın…

Kadir YÜZEN / 07.03.2015 / 00:44